Sağa dön, sola dön, saat 6 oldu.2 saat daha uyumak için bütün debelenmelerim sonuçsuz kaldı.Yatakta dönmekten yorgun düşmüş vaziyette 8.05 de kalktım.Yemekle aramanın hiç olmamasından dolayı deliren mideme, reçelli küçük bir parça ekmek göndererek susturdum.8.30 gibi evden çıktık.Pazar sabahı trafik biraz yoğundu ama endişe etmiyordum.Ders çalışmaktan bitap düşmediğime, son 1 aydır tek bir soru bile çözmediğime göre neden endişe edecektim ki...
Okulun tahmini yerine yaklaştığımızda trafik artık kilitlenmişti.Ota boka google earthe bakan ben, sınav yerime bakmaya bile gerek görmemiştim.Tıkanan trafikte dolmuştan inen,arabadan fırlayanlardan dolayı birden panik oldum.Arabadan inip yürümeye karar verdim.25 dk kalmıştı sadece.Bir sorun vardı!Ben okulun nerde olduğunu bile bilmiyordum.Olması gereken yere doğru hızlı adımlarla gittim.Broşür dağıtanlar daha çok yol yürümem gerektiğini söyleyince kafamdan aşağı kaynar sular döküldü.Trafik kilitlenmiş, zaten ilerlemiyordu,koşmaktan başka çarem yoktu.Hızlıca koşmaya başladım.Ana yola çıktığımda hemen kenarda bekleyen taksiye koştum ama şerefsiz adam; yol zaten tıkalı yürüsen yetişirsin dedi.Mevlana bulvari açıktı ve ilk gördüğüm dolmuşa bindim.2 dk sonra dolmuştan inerken şöferin daha yürümem gerektiğini söyleydiği anda artık kulaklarımdan dumanlar çıkmaya başlamıştı.Türkeşin mezarının yanından yukarı doğru koşuyordum.Tıpkı finale doğru koşan bir atlet gibi dersem yalan olur...Sürünerek:)))Okulun tabelasını gördüm ama lanet okul ortalarda yoktuı:(((
Takatim kalmadığını anladığımda o yola giren ilk arabanın önüne atladım.Kaderin pis pençelerini üzerimde hissederken şans birazcık bana gülmüş kaderim mola verip yakamı bırakıvermişti.Meçhul adam da okula gidiyormuş.Koşmaktan yorulmuş, kalbimin yerinden fırlayacakmış gibi attığı o andan tek düşündüğüm sınava girebilmekti:))Okula gelince derin bir soluk alıp arabayı park etmesini bile beklemeden teşekkür edip kaçtım.B bloğa doğru koşmaya başladım.Saatimde yok.ÖSYM göre potansiyel suçlu olduğumuzdan ne saatim, ne çüzdanım, ne çantam, nede telefonum var.Kapıdaki görevliden 5 dk kaldığını öğrenince kantinden top kek almaya gittim.Suyuda ösym verecekti dışardan yiyecek içecek getirmek yasaktı.O sebeple suyu almadan, top keki kocaman lokmalarla çiğnemeden resmen yutarak, hızla yukarı çıktım...

Sıraya oturdumda kalem, silgi, şeker vardı su yoktu:((Ya ben koşmaktan yorulmuş ve su içmek istiyordum...Görevli 2 dk kaldığını söyleyince, koşarak tuvalete gittim.Lanet tuvalet kilitliydi.Yanındaki erkek tuvaletine daldım.Suyu musluktan içip sınıfa koştum.Sınav başladı.Ohh bee sonunda yetişmiştim, yorgundum terlediğimden montumu askıya asmıştım.Soruları okumaya başladım.33. sorudan sonra sınavdan sıkıldım.O kadar çok koşmamış olsam çıkıp gidicem ama kanımın son damlasına kadar oraya gelmek için uğraşmışım inat ettim oturup çözmeye başladım.
Sabah "kalın giyinme, sınıflar sıcak olur" diyen o kardeşimi elime geçirsem hemen boğazını sıkıvericem ama yok yani...Üşüyorum montumu almaya kalksam kopya çekmekle suçlanabilirim.Telefona, tokaya karşı olan ÖSYM montumu giymeme ne derdi acaba?20 dk kadar soğuk terimle oturmaya devam ettim.Sonra gözetmenin gözlerinin içine bakarak kendimin bile zor duyacağı bir sesle montumu alabilirmiyim dedim.Anladı mı anlamadı mı bilmem derhal arkaya koşup alıp geldim.3-5 saniyede askılığın ordakilerin kağıtlarından kopya çekmem mümkün değildi sanırım:))
Montumuda giydikten sonra boynum ağrıya ağrıya soruları çözmeye devam ettim.Türkçede mantık sorularına kadar pek zorlanmadım ama matematiği tümden unutmuş olduğumdan zorlanarak çözdüm.Hatta deneysel yaklaşımlarla sonuca gittim:))))
Lanet sınav bitti ama benim çilem bitmedi.Yolun aşağısında bahçelievler metro istasyonuna yürüdüm.Keşke metroyla gelseydim hiç yorulmazdım gibi son pişmanlıklarımı yaşadıktan sonra telefon kulübesine gittim.Kredi kartıyla çalışmaması çok ilginçti.Gişeye gidip kredi kartıyla çalışan başka telefon varmı diye sorunca adam ücretsiz 45 sn konuşabileceğimi söyledi.Çok sevindim.Hemen Melek'i aramak için telefonu elime aldım.Cep telefonlarını aramadığını anlayınca hayallerim yine yıkıldı.Evi ararım Büşra Melek'e iletir diye düşündüm.0312.... ile çevirmek istiyorum ama ne mümkün.Bir türlü arayamıyorum.Sonra başına kod eklemeden aramam gerektiğini çözdüm.Sanırım cep telefonları hayatımızın içine türükmüş, telefon kulübesinden bile arayamayan tuhaf yaratıklara dönüştürmüştü.Anneme 45 sn de ne demek istediğimi anlatamayınca büşrayı yeniden diğer kulübeden aradım.
Melek iş telefonunu verince bu seferde güvenliğin 20 sn bağlamakla uğraşmasından bir türlü buluşma yeri ve saatini ayarlamayamadık.Pes edip metroya bindim.sıhhıyede inip yukarı çıkarken 1 saat sonra Sincan fatih kavşağından bir sonraki durakta buluşmaya karar verdik.Yenikent otobüsüne nerden bineceğimi bulamayınca fatih dolmuşuna bindim.Şöfere beni indireceği yerde kulübe olması gerektiğini anlatırken adam bana cep telefonunu uzattı.Gözlerim nasılda sevinç çığlıkları atıyor anlatmamın mümkünü yok:))Yaklaşırken arayacağımı söyleyip oturdum.Optimumun önüne geldiğimizde şöfer telefonu arkaya uzattı.Melek'e nerde ineceğimi söyleyip kapattım.İndiğim yerde tozun toprağın içinde beklemeye başladım.Gelen giden olmayınca yoldan geçen karıkoca bir çiftten cep telelfonlarını rica ettim.Bir fatura kesik geliyorum abla diyen kardeşimi parçalamak istiyorum ama ne mümkün.15 dk yolda bekledikten sonra yolun karşısından bindiğim dolmuş geçerken su yeşili mantomdan adam beni tanıyıp son aranan numarayı yeniden arayıp yolu bir daha tarif etmiş:)))
Sonunda kardeşim geldi.Donmuş,yorgun ve aç olarak arabaya bindim.İş yerine gittiğimizde can sıkıntısından bunları yazmaya karar verdim.Yanmış tavuk kanatları ve salata geldi.Açlıktan sesimi bile çıkarmadan çiğnemeden yutarcasına mideme indirdim.Hele o bayat çayı nasıl içtim orasını hiç bilemiyorum...
Hayat sıtkım sıydıldı...
Düş yakamdan artık...