
Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu
"Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım Oldukça makul Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum Düşündüğümü bildiğim için, ben varım Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum Böylece o da benim kadar gerçek oluyor Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum Öylese gerçek olan biri beni düşlüyor O gerçek, ben ise bir düş oluyorum"
Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapandı az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi:
"Dünya bir düştür Evet, dünyaAh! Evet, dünya bir masaldır"
(Arka Kapak)
İhsan Oktay Anar öyle bir kitap yazmış ki, okurken sayfalar parmaklarınızın arasından kaysada anlatırken dilinize kilit vuruyor. Bu kitabı anlatmak oldukça zor…
Kitap öyle güzel ve öyle sürükleyici ki, okurken yazarın hayal gücüne ve detaylarda oluşturduğu farklı minik hikâyelere hayran kalacaksınız.
İlk sayfayı açtığınızda "Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı kâinattan 7079 yıl, İsa Mesih’ten 1681 ve hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Konstantiniye derler tarrakası meşhur bir kent vardı" cümlesini okuduğunuzda kitabı bırakıp koşarak kaçmak isteyebilirsiniz.Eski Türkçe ağırlıklı bu dile kısa sürede alışacaksınız.
Birkaç sayfa okuduğunuzda artık büyülü bir anlatımın etkisinde, sadece içindeki merakın peşinden koşarak, İstanbul sokaklarında dolaşmaya başlamış, dönem kıyafetlerini giymiş ve zihniniz geri dönülmez bir yolculuğa çıkmış olacak…
Konstatiniye” Büyülü şehir "İstanbul" M.S. 1681 yılında da büyülüymüş meğer…
Uzun İhsan Efendinin Astral seyahatlerini okurken Spiritüel ve metafizik konularına merak sarabilirsiniz.Yinede oğlu bünyamine olan öğüdü gibi cesur olmalı ve hayatı görerek,dokunarak,severek ve acı çekerek yaşamılıyız…
“bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur.Macera ise büyük bir abadettir; çünkü onun eserini tanımanın başka bir yolu olduğunu görebilmiş değilim.Kendi payıma ben dünyayı rüyalarımda keşfetmeye çalıştım.Bu,yeterince cesur olmadığımın bir göstergesi olabilir.Aynı hatayı seninde yapmana yol açmak istemiyorum.Sana izin veriyorum,git.Git ve benim göremediklerimi gör,benim dokunamadıklarıma dokun,sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek.Dünyadan ve onun binbir halinden korkma.”
İhsan Oktay Anar’ın zekâsına, kurgusuna ve anlatımına hayran olacağınız bu kitabı okumanızı tavsiye eder kitabı bana armağan eden Nilly’e buradan tekrar teşekkür ederim.
Kitabı bitirdiğinizde eğer okurken fark etmediyseniz kitabın kapağına yeniden bakın:D
Bu kitaptan sonra yazarın diğer kitaplarını merak ettiğimden 2009’da Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü alan “Amat” kitabını okumaya kara verdim.
Düşün gerçeğe karıştığı, gerçeğin düş kadar uzak olduğu yerin adı gibi yalnızlık...
YanıtlaSilBen çok sevmiştim bu kitabı...
YanıtlaSil